Sosyolojik Açıdan Belirsizlikler

   Günümüzde  genel sosyal bilimlerde özel olarak sosyolojide belirgin bir ilgi kaynağı olan “İlişkisel Sosyolojik” bakış açısından içinde bulunduğumuz koşulları anlamak ve yorumlamak  mümkündür. Çünkü yaşadığımız en önemli sorun “belirsizlik”tir. Belirsizliklerin bugün ilişkisel sosyolojik olarak analizini COVID-19 odağında ele almaya çalışacağım.

   Öncelikle çok özet olarak ilişkisel sosyolojinin en temel özeliklerine değinmem gerekirse, bunların başında “özcülüğün” (essentialism) reddi gelmektedir. Bu basitçe, kesin konuşmak, olayların tek yönlü  determinist açıklamalarından kaçınmak  demektir. Örneğin bunu  COVID-19 için söylemek gerekirse, yaşadıklarımızın sadece bir sağlık sorunu olmadığını görürüz. Corona virüsünün Çin’den başlayarak tüm Dünya’ya yayılmasının ekonomik, politik, sosyal, kültürel, psikolojik neden ve sonuçları vardır ve “bütüncül” (holistic) bir bakışı gerektirir. Aynı şekilde özcü bir tarzda  konunun yalnızca bilim ile sınırlanamadığı, tutum ve davranışları etkileyen sosyo-kültürel değerlerle ilişkili olduğunu ve yaşamsal temel ihtiyaçlarımızın karşılanması için çalışma, emek, istihdam yani ekonominin  önemini vurgular.

   İlişkisel sosyolojinin diğer önemli özelliklerinden birisi de, “ikilik”lerin (dualities) red edilmesidir. Bu ak-kara;  geleneksel-modern; yapı-kültür, zihin-beden gibi tüm dikotomilerin artık içinde bulunduğumuz koşulları anlama ve açıklamada yetersiz kalması demektir. Konumuz açısından da hastalık-sağlık ikiliğinin artık anlamını yitirmesidir. Çünkü asemptomatik bir çok vaka bulunduğundan gerçek Corona virüsu tespiti yapılamamış çok geniş nüfus kesimleri  olduğu sıkça duyduğumuz bir gerçekliktir. Aynı şekilde artık sağaltıcılarımız da Corona virus taşımaktadır. Kimin hasta kimin sağlıkçı (doctor, hemsire, sağlık teknisyeni dahil) olduğu birbirine karışmıştır. Bir başka örnek ise, gelişmiş – gelişmemiş ülke ikiliğinin de Corona salgını ile anlamını yitirmesidir. Milli geliri bizim 3-4  kat  fazlamıza sahip olan önce Avrupa ülkeleri sonra ABD, pandeminin merkezi haline gelmiştir. Çünkü konu sadece ekonomik değildir, son derece karmaşık ve belirsizdir. Karmaşıklık ve çatallaşma çalışmalarının  yapılmasını  gerektirmektedir.

   İlişkisel sosyolojinin diğer önemli bir özelliği de sadece  zamana dayanan  analizleri yeterli görmemesi, zaman ve  mekanı birlikte ele alan çözümlemelere ağırlık vermesidir. Konumuz açısından Corona pandemisi,  zaman ve mekan algımızı değiştirmiştir. Dünya Sağlık Örgütü de nitekim “Tek Dünya” ( One World) demektedir.  Ünlü düşünür Slowoj Zizek’ de  aynı şekilde, tüm dünyanın bilimsel  araştırma olanak ve kaynaklarının birleşmesinden yanadır. Çin’in başarısından dolayı da buradaki yönetim rejimini, paradoks olduğunu da kabul ederek tüm Dünya’ya  önermektedir. Çünkü bu  durumun bilimin desteğiyle, otoriter rejimlerin yükselmesine ve meşrulaşmasına yol açabilir kaygısına kapılanlar da vardır. Örneğin gazeteci Harari, Japonya, Taiwan, Güney Kore örneklerini vererek, görece demokratik rejimlerin de başarılı olduğunu söylemektedir. Demek ki burada da yine belirsizlik bulunmaktdaır. Küreselleşen dünyada artık sağlık alanından başlayarak bilimsel araştırmaların ülkeler üstü ortak amaçlar etrefında birleşmesi, mekan sınırlarının aşıldığının çok önemli bir göstergesidir.

   “Yaşamsal güvensizlikler” (ontological insecurities) zaman ve mekan sınırlarını aşındırarak hepimize bulaşmıştır. “Yaşamsal sosyal korkular” (vital social fears) ve “moral panic” her yerdedir. Ancak belirsizlikler yüzünden sokağa çıkmaya devam ediyoruz.  Corona virus hakkında nüfusun  %90’ının bilgi sahibi olmasına  rağmen sadece % 55’nin uygulaması hepimizi düşündürmelidir.

   Ayrıca sağlık çalışanlarına, kadınlara, yaşlılara yönelik şiddet ve evde bakım (sağlık, yemek, spor, eğitim)  konusunu da çok önemsiyorum.

   Değerli okuyucular, bugünlük bu kadar.  Yarına devam etmek umuduyla sağlıkla evde kalın..

  • Prof. Dr. Aytül Kasapoğlu
  • 03 Nisan 2020
  • Saat: 10.00