Arafta Kalmak (Liminality)

Bu dördüncü yazımda da belirsizlik çalışmaları bağlamında, içinde yaşadığımız günleri ilişkisel sosyolojik olarak analiz etmeye devam ediyorum. Bu kez kullanacağımız ilk kavram, “eşiksellik” de denilen “arafta” kalma olacak. Psikologlar bu sürece “ambivalence” demekteler.

Örneklerle anlatmak gerekirse eşiksellik, hem öyle hem böyle olmak anlamına geliyor. İki arada bir derede kalmak şeklinde de özetlenebilir. W. Turner bu kavramı ilk kullananlardan biridir. Daha çok dolaylamanın yüksek (ilişkilerdeki belirsizlik), müphemliğin (değerlerdeki belirsizlik) ise düşük olduğu durumları anlatmakta başvurulur. Daha doğrusu, sosyal roller hala kabul edildiği halde onların uygulamasının askıya alınmasıdır. Ayrıca eşiksellikte, a) itaatsizlik, b) kriz, c) onarma ve son olarak d) uyum ve yeniden bütünleşme aşamalarından geçilen bir süreçsellik söz konusudur.

Konumuz açısından Türkiye’de 13 Mart 2020 tarihinde 65 yaş ve üzerindekiler; 4 Nisan 2020’de de 20 yaşından küçük olanlara sokağa çıkma yasağı ve uymayanlara para cezası getirilmiştir. Önce 65 yaş ve üzerindekilerin durumuna bakacak olursak, çok sayıda arafta kalma vakasının gözlendiğini söyleyebiliriz. Hatta yerel yönetimler yasağa uymayan 65 yaş üstü erişkinlerin parklarda oturmalarını engellemek için bazen bankları taşımışlar, bazen de etrafını zincirle çevirmişlerdir. Umre dönüşü sokağa çıkmak isteyen bir kişinin kapısı komşuları tarafından zincirlenmiştir. Kıymetli büyüklerimiz adeta çocuklaşmışlardır. Hiçbir uyarıya aldırmadan kendilerini sokağa atmaktadırlar.

Aynı şekilde pazar ve market alışverişlerinde de çoğunluğu yaşlı kadınlar tarafından önlemlere hem uyulmakta hem de uyulmamaktadır.  Maske ve eldiven konusunda da kafalar aynı şekilde karışıktır. Sonuç olarak itaatsizlik ve bir kriz durumu söz konusudur. Çünkü tedbirlere tam uyulmaması virüsün hızla yayılmasına yol açmaktadır. Kamu yönetiminin ciddi yaptırımlar uygulamaya başlamasıyla krizin yavaş yavaş çözüldüğü ve onarım sürecine girildiğini söylemek için erkendir. Ancak en az üç ay sonra toplumun bu sıkı hijyen ve sokağa çıkmadaki kurallara uymayı içselleştirmesi ve ilişkilerde bir yeni bütünleşme ve uyumun (entegrasyon) sağlanması beklenebilir.

Gençler için de benzer görünümler söz konusu olduğu için, 30 ilde onlara da sokağa çıkma yasağı getirilmiştir. 700.000 civarında 20 yaşından küçük çocuk işçinin bulunduğu düşünülürse, yine bir kriz durumu ortaya çıkmıştır. Nitekim polis 4 Nisan itibariyle pazarcı veya sanayi işçisi çok sayıda çocuğa ceza kesmiştir. Bunlar haberlere de yansımış, kamu yönetimi tarafından idari izinli sayılacakları bildirilmiştir. Ancak çocuk işçiler, çalışmak zorunda olduklarını söylediğinden kriz devam edecek gibidir.

Her alan ve ilişkide eşiksellikleri gösteren çok sayıda örnek verilebilir. Gençler, yaşlılar, ebeveynler ve çocukların sokağa çıkma yasaklarından etkilenerek özellikle aile ve ev içi ilişkilerinde karşılaştıkları sorunlar/konularda itaatsizlikler ve yaşanan krizler, bugünlerde rapor edilebilir. Krizden iki ay sonra da aşağı yukarı mayıs sonlarına doğru da onarım ve bütünleşme sürecine ilişkin bilgiler verilebilir. 

Özellikle her yaştan çocuk ve gencin evde kalmaya zorlanmasının yaratacağı- aile içi şiddet başta olmak üzere- çok sayıda sorunun rapor edilmesi beklenmektedir. Evde kalın sağlıkla kalın demenin bedeli olduğunu maalesef hepimiz yaşayarak öğreniyoruz. Ancak “bugünler de geçecek yahu! “ diyebilmek için, çabalamadan itaatsizlik etmenin yarar sağlamadığı da tecrübelerle sabittir.  Nitekim kültürümüzde bunu ifade edecek çok sayıda metaforik deyiş vardır. Örneğin “sabırla koruk helva olur” gibi. Evde sağlıkla kalın…

  • Prof. Dr. Aytül Kasapoğlu